27 Haziran 2014 Cuma

Şaka Kupası Part II



Brezilya'da herkesin şaşkınlıkla izlediği bir Dünya Kupası sahne almaya devam etmekte. Her Dünya Kupası beklenenlerin gerçekleştiği veya sürprizlerin yaşandığı anlara sahne olmaktadır. Kimi zaman hüzünlü anlar, kimi zamanlarsa yaşanan sıra dışı görüntüler bu kupanın efsanesini her defasında daha da büyütmekte. Dünya Kupası'nı bu kadar güzel hale getiren unsurlardan biri de hiç kuşku yok ki sürprizlerdir. Brezilya'da grup aşamalarının geride kaldığı turnuvada İspanya, İngiltere, İtalya, Portekiz gibi favori olarak gösterilebilecek ülkeler henüz ilk etapta safdışı kaldılar. Son şampiyon İspanya, Prandelli'nin çehresini değiştirdiği İtalya, Hodgson yönetiminde temiz bir sayfa açan İngiltere ve Ronaldo'nun dışında çok etkili bir defans hattına da sahip olan Portekiz... Bu ülkelerin hepsi de kendilerinden en azından yarı final oynanması beklenen ülkeler. Takıldıkları gruplara göz attığımızda kendilerinin yerine gruptan çıkan ekiplerin Şili, Uruguay, Kosta Rika, ABD gibi kendilerine oranla daha küçük futbol ülkeleri  olması ne denli büyük bir sürprizin yaşandığının göstergesi. Şili ve Uruguay'ın altın jenerasyonlarından birisiyle kupaya geldiğini düşünürsek ve ABD'nin de eskisine oranla daha iyi bir futbol ülkesi olduğunu varsayarsak en büyük sürprizi Kosta Rika'nın yaptığını görüyoruz. İtalya, İngiltere ve Uruguay'ın bulunduğu gruptan lider olarak çıkmaları şüphesiz tüm futbolseverleri şaşırttı. İkinci tura çıkan bir diğer sürpriz takım olan Yunanistan'ın 2. turda Kosta Rika ile eşleştiğini göz önüne alırsak bu takımlardan en az birinin çeyrek finalde boy göstereceğini görebiliyoruz. Elbette çoğu dünya kupasında bu tip sürprizler yaşandı. Kupaya her defasında renk katan bu duruma yakın tarihte bir çok örnek verilebilir. 1990'da Kamerun'un oynadığı çeyrek final, 1994'de İsveç ve Bulgaristan'ın, 1998'de ise Hırvatistan'ın oynadığı yarı finaller futbolun sürprizlerle ne kadar daha güzel olabileceğinin kanıtı.

Fakat sürprizlerin sık sık yaşandığı, açılışından itibaren herkesin tahminlerini boşa çıkartan en zevkli kupa bizlerin gönlünde şüphesiz 2002 Dünya Kupası'dır. Şimdi 12 yıl geriye gidip sadece Türk Milli Takımı'nın başarılarından dolayı değil, kupaya katılan birçok 3. dünya ülkesinin favorileri devirmesiyle mükemmel bir hale gelen bu turnuvaya nostaljik yolculuk yapıyoruz.


Son Dünya ve Avrupa şampiyonu apoletleriyle 2002 yılında Seul'e ayak basan Fransız milli takımını Zidane'ın sakatlanarak kadrodan çıkartılması dışında Senegal mağlubiyetinin de beklediğini söyleseler çoğu futbolsever buna inanmazdı. Senegal tarihinde ilk defa katıldığı Dünya Kupası'nın açılış maçını son şampiyon Fransa karşısında oynuyordu. 60.000'den fazla seyircinin önünde çıktıkları maçta 30. dakikada Bouba Diop'un attığı golle öne geçen Senegal maçın kalan kısmında Fransızlara geçit vermiyor ve Asya'da ilk defa yapılan kupa büyük bir sürprize sahne olarak başlıyordu.


Bouba Diop'un golü sürprizlerin habercisiydi



Fransa Milli Takımı'nı ise bundan daha zor günler bekliyordu. Zidane'ın turnuvayı kapatmasıyla planları da altüst olan Horozlar gruptaki ikinci maçlarında Uruguay ile 0-0 berabere kalırken son maçlarında grupta iyi bir performans gösteren Danimarka'ya Rommedahl ve Tomasson'un golleriyle 2-0 yeniliyor ve turnuvaya grup aşamasında veda ediyordu(2002, 2006, 2010 ve 2014 Dünya Kupalarında son şampiyonlardan sadece Brezilya'nın gruptan çıkabilmesi ilginç bir ayrıntı olarak göze çarpıyor).


İspanya , Paraguay, Slovenya ve G.Afrika'nın bulunduğu B grubu ile Milli takımımızında mücadele ettiği Brezilya'lı, Kosta Rika'lı, Çin'li C grubunda çok büyük sürprizler yaşanmıyor Brezilya, Türkiye, İspanya ve Paraguay ikinci tur biletlerini alıyorlardı. Türkiye'nin Brezilya karşısında gösterdiği dirençli oyun ve hakemi Kim Young Joo'nun rezalet yönetimi en dikkat çekici olaylardı.


D Grubuna gelindiğinde ise futbolseverleri bir sürpriz daha bekliyordu. Gruptaki Portekiz, ABD, G.Kore ve Polonya'nın güç dengeleri göz alındığında Portekiz ve Polonya'nın gruptan çıkması bekleniyordu. Ancak Figo'lu, Rui Costa'lı, Nuno Gomes'li Portekiz önce ABD ile oynadığı maçı 3-2 kaybediyor, sonrasında ise G. Kore'ye 1-0 mağlup olarak turnuvaya veda ediyordu. Polonya'da benzer bir kader yaşıyor önce Kore'ye 2-0 sonra da Portekiz'e 4-0 mağlup olarak evine dönüyordu.




Figo''da ''Şaka Kupası'' mağdurlarından



F Grubunda ise herkes Arjantin ve İngiltere'nin grubu Nijerya ve İsveç'in önünde bitirip üst tura yükseleceğini düşünüyordu. hem İngilizler hem de Tangocular turnuvaya çok güçlü ekiplerle gelmişlerdi. İngilizler turnuvaya İsveç beraberliğiyle başlarken Arjantin Nijerya'yı tek golle geçiyordu. İkinci maçta ise Arjantin İngilizlere Beckham'ın penaltı golüyle boyun eğerek şansını son maça bırakıyordu. Son maçta İsveç karşısında Svensson'un müthiş frikik golüyle geriye düştüler ve cevap verebilme şansını ancak 88'de Crespo ile yakalasalar da maçın berabere sonuçlanması İsveç'in işine yarıyor, Tangocular ise evin yolunu tutmak zorunda kalıyordu.



Batistuta İsveç karşılaşması sonrasında gözyaşlarına hakim olamıyor




Grup aşamaları geride kalırken son bir sürpriz de G Grubu'nda gerçekleşiyor ve 1998'de turnuvayı 3. bitiren Hırvatistan, tur biletini Meksika ve İtalya'ya kaptırıyordu. Gruptan Meksika birinci çıkarken Hırvatlar son maçlarında elenmiş olan Ekvador'a mağlup olmasaydı daha büyük bir sürpriz gerçekleşecek ve ilk aşamada turnuvaya veda eden İtalyanlar olacaktı. İkinci turda Almanya - Paraguay'ı tek golle geçerken, İngilizler Danimarka'yı, Amerikalılar Meksika'yı, İspanyollar İrlanda'yı, Brezilya ise Belçika'yı evine yolluyordu. Milli takımımızda Japonya'yı Ümit Davala'nın kafa golüyle safdışı bırakırken turnuvanın sürpriz ekiplerinden Senegal, Arjantin ve İngiltere'ye kök söktüren İsveç'i altın golle Viking diyarına yollarken bu olay sürprizlerin küçüğü olarak kalıyor, Güney Kore İtalya'yı normal süresi 1-1 biten maçta Ahn'ın kafayla attığı altın gol sonucu evine yolluyordu. Bu olay 2000 yılında Avrupa Şampiyonasını öne geçtiği maçta Fransızlara kaybeden İtalyanlar için yeni bir yıkım yaratıyordu ki olayın faturası golü atan Ahn'a kesiliyordu. Birçok çevrenin iddaasına göre Ahn'ın o zaman forma giydiği İtalyan kulübü Perugia bu gol nedeniyle oyuncunun sözleşmesini feshetmişti.



Ahn Jung kendisini işsiz bırakan altın golü atarken



Bu sonuçlarla Almanya, ABD, İspanya, Güney Kore, İngiltere, Brezilya, Senegal ve Türkiye çeyrek finale yükselmiş oluyordu. İlgi çeken bir nokta ise kupada çeyrek finale kadar ilerlemeleri sürpriz olarak görülen Türkiye ve Senegal'den birinin en az yarı final oynayacak olmasıydı. Ancak sıradışı olarak nitelendirilebilecek tek olay bu olmayacaktı. Guus Hiddink'in sürpriz üstüne sürpriz yaratan takımı Güney Kore, kupanın en büyük favorilerinden biri olan ve yoluna kayıpsız devam eden İspanya'nın karşısına çıkıyor ve normal süresi 0-0 sona eren karşılaşmanın penaltı vuruşlarında Boğalar'ı evine yolluyordu. Tarihte ilk kez bir Asya kıtası takımı Dünya Kupası'nda yarı finale yükseliyordu. Üstelik bunu yaparken Portekiz, İtalya, İspanya gibi devleri dize getirmeyi başarıyorlardı.

Çeyrek finalin diğer maçında Türkiye, Senegal'i İlhan Mansız'ın altın golüyle safdışı bırakıyor ve tarihimizin şu ana kadar ki en büyük başarısına imza atıyordu. Elbette Güney Kore kadar zorlu bir yoldan geçmese de kendi içinde kaynayan bir kazan olan Türk Milli Takımı teknik direktör Şenol Güneş'in kıyafetinden yapılan saç traşlarına, grup aşamalarından itibaren oyuncu seçimlerinden taktik eleştirilerine kadar birçok konuda medya tarafından yerden yere vurulmuştu. Tüm bunlara rağmen takım yarı finale yükseliyor ve bu şaka kupasındaki bir peri masalında da bizlerin imzası yer alıyordu.


İlhan Mansız'ın bu golü Dünya Kupası tarihinde atılan son altın gol olma özelliği de taşımakta


Yarı finale gelindiğinde Güney Kore - Almanya ve Türkiye - Brezilya maçları finale kalan takımları belirleyecekti. Rudi Völler yönetimindeki Alman Milli Takımı Seul'de 60.000 kişinin önünde çıktığı Güney Kore maçında ''Artık yeter bu kadar'' dercesine 75. dakikada finallerin kaybeden adamı Ballack'ın golüyle Güney Kore'nin masalına son verirken bundan bir gün sonra Türk Milli Takımı da Ronaldo'nun ''Pis Burun'' golüyle rüyadan uyanıyordu ancak yaşanan mükemmel anlar ve o yaz futboldan alınan zevk hala her büyük turnuvanın başında bizler tarafından nostalji kokan sözcüklerle anılmakta. Üçüncülük maçında karşılaşan Türkiye ve Güney Kore arasındaki maç Milli Türkiye'nin 3-2'lik üstünlüğüyle sona ererken maç sonu oluşan kardeşlik görüntüleri sanıyorum ki Dünya Kupası'nda daha önce yaşanmamış anlara bir örnek oluşturuyor. Şenol Güneş, Ümit Davala, İlhan Mansız ve Hasan Şaş Asya halklarının sevgili olurken Türkiye ve Güney Kore ilişkileri bu maç vesilesiyle oldukça güzel bir boyuta taşındı.


30 Haziran günü oynanan final maçında ise Brezilya, Almanya'yı kupanın en büyük fenomenlerinden biri olan  Ronaldo'nun iki golüyle avlayarak perdeyi kapatıyordu. Brezilya'nın turnuvadaki Cafu, Emerson, Denilson, R.Carlos, Ronaldinho, Ronaldo, Rivaldo gibi yıldızlardan oluşan kadrosuna bakıldığında turnuvayı namağlup şampiyon olarak tamamlaması ise bu Şaka Kupasındaki tek tezat ürünü olarak göze çarpıyor.



Sürprizler sadece Avrupalıları bağlar !! 




2014 Dünya Kupası ise şuana kadar birçok şekliyle 2002'deki turnuvayı andırıyor. Bu benzerliğin ne derece olduğunu hep birlikte önümüzdeki turlarda net bir şekilde göreceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder