4 Haziran 2014 Çarşamba

Arjantin, Dünya Kupası ve İsrail Laneti




Futbol dendiği zaman akla gelen ilk ülkelerden birinin Arjantin olduğu hepimizin malumu.
Gerek ilgi çekici kültürü, gerek yetiştirdiği büyük yıldızlar gerekse de Brezilya, Almanya,
Hollanda ve İngiltere ile verdiği destansı mücadeleler bu güney amerika ülkesinin birçok futbolseverin favori ülkesi olmasını sağlamıştır. Futbol tarihinin en büyük mazilerinden birine sahip olan Arjantin 1930 Dünya Kupası'nda Stabile ve Varallo'nun önderliğindeki kadroyla finale kadar yükselmiş ve evsahibi Uruguay'a kaybederek ikinci olmuştu. Bu tarihten sonra Dünya Kupalarında derece alma başarısı gösteremeyen tangocular 1978'de ev sahipliği yaptıkları Dünya Kupası'nda Kempes, Ardiles, Passarella, Houseman, Luque gibi oyunculardan oluşan kadroyla Cruyff'suz Hollanda karşısında kupaya uzanmıştı.







Takvimler 1982 yazını gösterdiğinde ise teknik direktör Cesar Menotti 1978 model Arjantin'e Maradona ve Valdano gibi genç yıldızları da dahil etmiş ancak gruptan zorlukla çıkan takım bir sonraki turda İtalya ve Brezilya'ya mağlup olarak beklentilerin altında kalmıştı.







1986 yılında ise Carlos Bilardo ile yeni ve tartışılan bir yapılanma içerisine giren Milli takım Maradona'nın kaptanlığında kupa öncesi pek iyi sinyaller vermiyordu. Oluşturulan yeni Arjantin'in kupayı kazanmasına kimse ihtimal vermiyordu. Bilardo'nun daha sonra söylediği '' Meksika'ya giderken havaalanı bomboştu fakat kupayı kazanıp döndüğümüzde bizi 500.000 kişi karşılamıştı.'' sözleri durumu özetler nitelikte.




Maradona Falkland'ın intikamını kendi yöntemleriyle alırken





Arjantin Milli Takımı yetkilileri kupa için Meksikaya gitmeden önce futbolculara ilahi bir motivasyon vermek adına sıradışı bir program hazırlayalar İsrail gezisi düzenlemeyi kararlaştırdılar. Hazırlanan tur sonucu Kudüs ve kutsal topraklar gezilirken bir yandan da futbolcuların üzerindeki baskıyı dağıtmaya çalıştılar. Meksika serüveni başladığında ise  Maradona önderliğindeki Arjantin destansı bir biçimde kupaya doğru ilerlemeye başlamıştı. İngiltere karşısındaki ''Tanrının Eli'' ve yüzyılın golü, ardından Batı Almanya ile yapılan efsanevi final maçıyla kazanılan kupa ülkenin Falkland Savaşı sonrası bozulan psikolojisine antidepresan etkisi yapmıştı.









1990 yılına gelindiğinde ise kupa için İtalya'nın yolunu tutacak olan Arjantin kafilesi 1986'daki gezinin olumlu sonuçlar doğurduğunu düşünerek bir kez daha İsrail yollarına revan olurlar. Maradona'nın sürüklediği Arjantin yine mükemmel bir turnuva geçirir. Finalde Almanya'ya Brehme'nin attığı penaltı golüyle kaybetseler de üst üste iki kez final oynama başarısı göstermişlerdi.








1994 yılında artık gezinin uğurlu olduğuna inanmaya başlayan Arjantinliler kupa için ABD'ne gitmeden önce bir kez daha İsrail'i ziyaret ederler. İsrail'deki gezi sırasında artık futbol hayatı başarılar kadar skandallarla da dolu olan Maradona ''Umarım tanrı Arjantinlidir.'' sözleriyle geziye gölge düşürür. Bu sözlerin lanetinden mi bilinmez ama o tarihten sonra Arjantin Milli Takımı düşüşe geçer. İlk olarak Nijerya maçından önce Maradona doping testine takılır ve grup aşamasında kupadan ihraç edilir. Yola Maradona'sız devam etmek zorunda kalan Arjantin Caniggia, Simeone ve Ortega gibi oyunculardan oluşan yeni jenerasyonuyla ikinci tura çıkmayı başarsa da Hagi'nin önderliğindeki Romanya'ya 3-2 mağlup olarak elenirler.




Kabus Romanya maçıyla başladı





1998 Dünya Kupası'na gelindiğinde artık Maradona futbolu bırakmış, Passarella yönetimindeki Arjantin ise oluşturduğu yeni jenerasyonun meyvesini bu kupada yemeyi planlamaktadır. Turnuvaya oldukça etkili bir şekilde başlayan takım Hırvatistan, Japonya ve Jamaika'nın bulunduğu grubu 3'te 3 yaparak tamamlar. Ardından ezeli rakipleri İngiltere'yi Owen'ın parlak performansına rağmen uzatmalarda mağlup ederek yarı final mücadelesi için Hollanda'nın rakibi olurlar. Maçta Kluiver'ın golüyle geriye düşselerde Lopez'le eşitliği sağlayıp ardından baskı kurmayı da başaran Arjantin, Neumann'ın gördüğü kırmızı kart sonrası sayıca üstün olmanın avantajını da eline geçirmişti. Ancak bu durum uzun sürmeyecek takımın yeni Maradona adayı Ortega hakemi aldatmaya yönelik hareketinden sonra Van Der Sar'a kafa atarak kırmızı kartla oyundan atılacaktı. Maçın finalinde ise Bergkamp skoru 2-1'e getiren golü atarak tangocuları evine yolluyordu.



''Yeni Maradona'' lakabının hakkını fazlasıyla verirken




2002 yılında ise Marcelo Bielsa yönetiminde güçlü bir kadroyla Asya'nın yolunu tutan Arjantin kafilesi İngiltere, İsveç ve Nijerya'nın bulunduğu grupta sadece Nijerya'ya diş geçirebiliyor ve grubu üçüncü tamamlayarak erkenden turnuvaya veda ediyordu.


2006 yılında Jose Pekerman yönetiminde Almanya'daki kupaya katılan tangocular postmodern starları Messi ve kadrodaki diğer yıldızlarıyla zafer hedefliyorlardı. Grup aşamasında Fildişi Sahilleri ve Sırbistan karşısında şov yapan takım Hollanda ile de berabere kalarak ikinci turda Meksika'nın rakibi oluyordu. Maximiliano Rodriguez'in 98. dakikada attığı golle Meksika'yı 2-1 mağlup ederek çeyrek finalde ev sahibi Almanya karşısına çıkan tangocular 1990'ın intikamı için sahaya çıksalar da penaltılara kalan maçta rakibine 4-2 ile boyun eğerek bir kez daha evin yolunu tutuyordu.



2010 yılında ise Arjantin'in başında ülkenin arsız çocuğu Maradona bulunuyordu. Maradona yönetiminde Martin Palermo'nun son dakika golüyle turnuvaya katılan Arjantin'de kupa öncesi kamuoyu takımın başarılı olacağı konusunda ikiye ayrılmıştı. Güney Amerika elemeleri boyunca basın takımı adeta yerden yere vurmuştu. Maradona'nın kupa bileti alındıktan hemen sonra basın mensuplarına ''Bu da size kapak olsun hepinizi s*keyim'' diye haykırması yaşanan gerginliğin boyutlarını ortaya seriyordu. Ancak Maradona'nın efsanesi ve Messi'nin varlığı takıma pozitif enerji yaymaya yetiyordu.


Kupaya Nijerya, Yunanistan ve G.Kore ile aynı grupta başlayan Arjantin oldukça iyi bir futbolla 3'te 3 yaptıktan sonra ikinci turda da Meksika'yı 3-1 mağlup etmeyi başarmıştı. Çeyrek finalde ise rakip ezeli rakipleri Almanya olmuştu. Maçtan önce basın toplantısında Thomas Müller'i tanımadığını belirterek kendisiyle dalga geçildiğini öne süren Maradona toplantıyı terk etmiş ve hedeflerinin kupayı kazanmak olduğunu belirtmişti. Ancak lanet hala Arjantin'in ensesinde dolaşmaya devam ediyordu. Maç boyunca Messi dahil tüm Arjantin takımı Almanlar tarafından pasifize edilmişti. Almanya maçı 4-0 kazanırken Müller maç sonu ''Umarım Maradona artık beni tanıyordur.'' şeklinde bir açıklama yaparak intikamını almış oluyordu.









Kudüs gezileriyle Arjantin lehine esen rüzgar 1994'ten sonra Maradona'nın açıklamaları ve davranışlarından dolayı mıdır bilinmez ancak bir daha hiç bir zaman Tangoculardan yana esmedi. 28 yıldır kupayı kazanamayan ve 24 yıldır da derece alamayan Arjantin'in Alejandro Sabella yönetiminde bu yaz kupayı kazanmak dışında Kudüs lanetini kırıp 1994 yılından bu yana takıma musallat olan hayaletlerden kurtulma gibi hedefleri de var.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder